Cem Yılmaz bir çeşit belediye işidir. Seçim dönemleri mükemmel sonuç çıkarır. Sandıktan istediğini alan başkanın rehavetinin neticesi olarak da sonrasında günü kurtarır.
‘Ali Baba ve 7 Cüceler’, Cem Yılmaz’ın en kötü işi olmuş. Zannımca kendi seçimlerinin sonucunda rehavete kapılmış. Pek Yakında’nın daha 40’ı çıkmadan filmi çakmasından anlamalıydık.
Evet, muhterem gayet üretken.
Evet, arkadaşımız yine güzel karakterler doğurmuş.
Ama senaryoyu halk otobüsünde yazmış zannımca. Durağı kaçırmamak için sık sık konsantrasyonu zedeleyen bakışlarla dışarıyı gözlerken arka tekerlek üzerinde oturmanın dezavantajıyla klavyede bir türlü doğru harfi tutturamamanın stresi Ali Baba ve 7 Cüceler’de kendini hissettiriyor.
‘Paralel’ arkadaşların hevesle bütün repliklerini ve oyunlarını göğüslerinde yumuşatıp topuk pası peşinde koşarken, hem ‘paralel’e selam çakan ve hem de ‘paralel’e çakan badem bıyıklı İsmail ile Sovyet Rusya’nın cengaver sosyalist komutanı Azeri Kenan’ın arasına sıkışan hikayeye, tipik beceriksiz esnaf tiplemesi Şenay da çok şey katamamış.
Film, tipik bir Cem Yılmaz ürünü. Ama yerini bilmiyor, yerini.
Cem’ciğim, cancağızım, ciğerim…
Sen bu değilsin.
Hokkabaz’daki Cem ile Pek Yakında’nın Cem’i arasında bir yerlerde kalmanda beis yok.
Kabulümüz…
Mâli Baba karakterlerini aşıp, cücesizlikler içerisinde Pamuk Prenses’e postal giydirme çabandaki sönük heyecan ile sonraki filmini bekliyoruz.
Pek Yakında’dan 406 gün sonra vizyona soktuğun filmini beyaz perdeden çıkardıktan en az 500 gün sonra bekliyoruz seni.
Beklet bizi Cem.
Bu defa biraz beklet.
Acele et.