Keşfet > Serbest Kürsü 11 yıl önce

Sinefesto

Sıradanlıktan Doğaüstülüğe

ahmet-deydin Doğaüstü güçlere sahip olma arzusu, özellikle cüzi irademizin sınır noktasına yaklaştığımız anlarda, zaman zaman beliren bir duygu haline gelebiliyor. Yanlış ellerde ne kadar tehlikeli bir araca dönüşebileceğini düşünmeksizin, en azından bu dünya hayatı için böyle beyhude arzulara kapılmak, sanıyorum gerçekçi olmayacaktır. İşte 7. sanat olarak bilinen sinema, eldeki teknolojik imkânlar paralelinde, bu gerçeküstü temaları beyazperdede izleyicisine izletme imkânını sunarak, pek çok kez bu yokluk hissini tatmin aracı haline gelmektedir. Ağırlıklı olarak Hollywood menşeli süper kahraman hikâyelerinde (genel manada bilimkurgu da diyebiliriz), iyi ve kötü roller gerçeküstü varlıklara paylaştırılmıştır. Josh Trank yönetimindeki Doğaüstü (Chronicle) adlı film ise, tamamıyla insan odaklı bir konuya, gerçeküstü bilinmeyen bir gücün bulaşması sonucu yaşanan olayları anlatıyor. Lise çağını yaşayan üç genç, (film bu ya) ansızın beliren doğaüstü bir güç ile karşılaşırlar. Bu gücün kendilerine sirayet etmesi sonucunda genç kahramanlar, bir anda gün be gün genişleyen ve etrafı kontrol etme yetisi sunan bir yeteneğe sahip olurlar. Film FotoÇocukluk ve gençlik arası geçiş sürecini yaşayan kahramanlarımız, ilk başlarda hoş vakit geçirmek için kullandıkları bu gücün zamanla tadına varacak ve ucu bucağı olmayan hayal dünyalarının şekillendirdiği tehlikeli arzulara doğru süratle yol almaya başlayacaklardır. Filmin başrol karakteri Andrew, ailesi ile sorunlar yaşamaktadır. Özellikle babası ile yaşadığı problemler ve bu durumun okul hayatına yansıması, ergenlik dönemini yaşayan Andrew açısından dayanılmaz bir hayatın kapılarını açar. Böyle bir psikoloji anında, sınırsız güce sahip olmak, bastırılmış kuvvet duygusunun bir anda yükselişine vesile olurken, kendimizce normal lakin civar için felaket olarak tanımlanabilecek aksiyonları beraberinde getirir. Evliliğe henüz hazır olmayan bireylerden olan çocukların hem kendilerine hem etrafına hem de yaşadığı topluma vermesi muhtemel zararların anlatılmaya çalışıldığı bir yapım izlenimini veren film, sahip olduğu muazzam görsel efektleri, derinliksiz senaryosu ile bütünleştiremiyor. Zaten film, gerçeküstünü hedeflediği için, gerçek olanın anlatıldığı sahneler yetersiz kalmış. Blair Cadısı ile başlayan el kamerası formatı, bu filmde de kendisine yer bulmakta. Kendisini baskı altında hisseden Andrew, yaşadığı olayları kameraya kaydeder. Seyircinin tüm yaşananları bu kameradan izliyor olması, ilerleyen zamanlarda fazlasıyla sırıtır hale geliyor. Zira el kamerasının sınırlı teknik kapasitesine rağmen, kurguda ayrıca eklenen özel efektlerin varlığı, el kamerasının gerçekçiliğine ve inandırıcılığına balta vuruyor. Bununla birlikte kariyerinin ilk uzun metrajlı filmini çeken yönetmenin, genç yaşına rağmen, ekstrem sayılabilecek bazı sahneleri ustalıkla montajladığını görmek, başlı başına heyecan verici bir durum. Andrew karakterinin kontrolden çıkmaya başladığı sahnelerde, kuzeni Matt devreye girmekte. Doğaüstü güce sahip başka bir karakter olan Matt, zamanla kötü olanın karşısına iyi olarak ikame ediliyor. Üstüne üstlük ortak arkadaşları Steve’in ölmesi sonucu Matt, istemeyerekte olsa iyiden iyiye Andrew karşısında zorlu ve metazori bir mücadeleye girer. Vizyona girdiği dönemlerde izleyicisi ile buluşan pek çok korku-gerilim ve bilimkurgu filmlerinden etkilenmelerin bariz bir şekilde fark edilebildiği filmin bu karma anlayışı, bir kimyasal reaksiyon sonucu farklı bir ürünün meydana gelmesini sağlayamıyor ne yazık ki. Sahip olduğu konu nedeniyle ağırlıklı olarak genç kesime hitap eden filmin, zaten derinlikli bir senaryoya pek ihtiyacı da yok. Filmin ana karakterleri ile akran olan kitlenin, ailevi meseleleri izleyerek kendi özel yaşantılarına uyarlamaya kalkışması ve başrol oyuncusuna az da olsa özenmeye meyletme ihtimalinin mevcudiyeti, konuyu yer yer tehlike bir noktaya çekebilmekte. Her ne kadar kontrolden çıkmış bir bünyenin, film içinde öldürülerek durdurulması gözdağı verici olsa da, duyguların en karışık hale büründüğü bir dönemdeki gençler açısından, olumsuz davranışlara sebebiyet verebilecek bir noktada duruyor film. Ezcümle; farklı yapımlardan etkilenmiş gibi gözükse de, hitap ettiği kitleye olumsuz etkilerde bulunma ihtimaline rağmen, zayıf senaryosunu, görsellikle kısmen de olsa kapatabilmeyi başaran ve bilimkurgu olarak tanımlanan tür içinde, kendine ilginç bir yer bulmayı becerebilen lakin özgün bir yapım haline gelmekten uzak, anlık seyir zevkine sahip bir film Doğaüstü. https://twitter.com/AhmetDeydin

İlginizi Çekebilir